Defter Tutmak Zorunda Olanlar Kimlerdir ?

Sadik

New member
Defter Tutmak Zorunda Olanlar Kimlerdir? Bir Hikaye Üzerinden Düşünceler

Herkese merhaba forumdaşlar,

Burası da ne kadar sıcak bir ortam! Uzun zamandır aklımda olan bir düşünceyi sizlerle paylaşmak istedim. Belki sizler de benim gibi düşünürsünüz ya da fikirlerinizi de duymak isterim. Bugün size çok anlamlı bir hikâye anlatacağım. Hikâye, iki karakterin hayatındaki defter tutma zorunluluğuyla ilgili ve belki de bu konuda bizim yaşamlarımıza dair bir şeyler anlatıyor. Hem de çok duygusal bir yönü var.

Başlayalım…

---

Birkaç yıl önce, sabahın erken saatlerinde, güneş henüz yeni doğarken, Ayşe ve Ahmet küçük bir kafede karşılaştılar. Ayşe, elinde her zaman taşıdığı defteriyle geldi, Ahmet ise her zamanki gibi cebindeki telefonla. Ayşe'nin defteri hep onunlaydı. Hiç bir gün bırakmazdı, hayatının en önemli parçasıydı. Ahmet ise defter tutmayı gereksiz görüyordu. Telefonu her şeye yeterdi. Ama o sabah, bir şeyler değişecekti.

Ayşe, defterini açıp birkaç satır yazmaya başladı. Ahmet ona bakarak, "Neden hala o defteri taşıyorsun? Yani, şimdi her şey dijital, değil mi?" diye sordu.

Ayşe hafifçe gülümsedi ve yanıtladı: "Bu defter, benim düşüncelerimi kaybetmeme yardımcı oluyor. Duygularımı, anılarımı, bazen de yapmam gereken şeyleri yazıyorum. Senin gibi sürekli her şeyi dijitalde tutmayı tercih etmiyorum. Bu, bir tür içsel denetim bence."

Ahmet, biraz düşündü. Her zaman çözüm odaklı biri olarak, Ayşe'nin bu defterin önemini anlamakta zorlanıyordu. Onun için defter tutmak, geçmişe takılı kalmak gibiydi. Ama Ayşe’nin bakış açısı, ona bambaşka bir şey ifade ediyordu.

---

Kadınların Duygusal ve İlişkisel Yaklaşımları

Ayşe, defterini sadece yazmak için değil, aynı zamanda duygusal dünyasına bir pencere açmak için tutuyordu. Hayatını kağıda dökmek, onun için bir tür terapiydi. Her şeyin hızla değiştiği, insanların bazen anlamadan birbirlerini kırdığı, dünyada kaybolmuş gibi hissedilen anlarda, Ayşe'nin defteri ona yol gösterici bir rehber olmuştu.

Kadınlar, genellikle duygusal zekâlarıyla bilinirler. Ayşe, defterini sadece yazmak için tutmadı; duygularını keşfetmek, onları anlamak, rahatlamak ve bazen de kendisini bulmak için bu deftere başvuruyordu. Kadınlar ilişkileri derinlemesine inceler, insanları anlamaya çalışır, içsel dünyalarını yazılarla şekillendirir. Ayşe’nin defteri, bir tür "kendini anlama defteri"ydi. O anı, o duyguyu, o karmaşayı yazdığı her satırda yeniden yaşıyordu.

İşte bu yüzden Ayşe'nin defter tutma ihtiyacı, sadece geçmişi kaydetmek değildi; o, içinde kaybolan bir parçayı bulma çabasıydı. Belki de bu yüzden, kadınlar bazen duygusal yüklerini taşırken, bu defter bir nevi yük hafifletici bir araç gibi işlev görüyordu. Onlar için defter, sadece anı değil, duyguları bir arada tutan bir yaşam yolculuğuydu.

---

Erkeklerin Çözüm Odaklı ve Stratejik Yaklaşımları

Ahmet ise daha farklıydı. Telefonunu eline alıp hızlıca iş e-postalarını kontrol etti. Onun için her şey pratikti, çözüm odaklıydı. Bir problemi çözmeye yönelik adımlar atmak, her zaman bir strateji geliştirmek gerekirdi. Defter tutmak, zaman kaybı gibi geliyordu. "Bir şeyleri hatırlamam gerekiyorsa, bir uygulama var, not alırım. Neden kaydetmek için bir defter taşıyayım ki?" diye düşündü.

Ahmet, yaşamını daha çok kısa vadeli çözümlerle yönetiyordu. Herhangi bir soruyla karşılaştığında, bunun nasıl hızlıca çözüleceğine dair planlar yapardı. Ahmet’in dünyasında, bir sorunu çözmek için duygulara yer yoktu. Strateji ve pratiklik ön planda olmalıydı. Defter ise ona gereksiz bir yük gibi görünüyordu.

Ancak Ayşe'nin defteriyle tanıştıktan sonra, bir şeyler değişmeye başladı. O da bir süre sonra defterin gücünü fark etti. Her ne kadar başlangıçta gereksiz bulsa da, Ayşe'nin yazdığı satırlarda, kadınların derinliğini ve duygusal dünyalarını anlayabildi.

---

Hikâyenin Öğrettikleri

Hikâyenin sonunda, Ayşe'nin ve Ahmet'in farklı bakış açıları birbirine kaynaştı. Ayşe, defterinin ona kattığı duygusal derinliği Ahmet’e aktarmaya başladı. Ahmet ise pratik çözüm odaklı düşüncelerini, bazen duygusal bir yansıma yaparak Ayşe'nin dünyasına uyarladı. İkisi de birbirlerine, defterin aslında bir yaşam rehberi olabileceğini öğrettiler.

Defter tutmak zorunda olanlar kimlerdir? Belki de hem Ayşe'nin hem de Ahmet'in hayatlarından kesitler bize anlatıyor. Kimi insanlar, duygusal dünyalarını anlamak ve derinlemesine keşfetmek için bir deftere ihtiyaç duyarlar. Diğerleri ise, yaşamın akışında yalnızca çözüm odaklı ve pratik bir yaklaşım benimserler. Ama belki de, ikisinin ortasında bir yer vardır. Hem duygusal derinliği hem de çözüm odaklı stratejileri bir araya getirebilmek.

Benim için defter tutmak, bir bakıma hem geçmişin izlerini hem de geleceğe dair umutları yazmak anlamına geliyor. Peki ya siz? Kimler defter tutmalı? Sizin hayatınızda defterin yeri nedir?

Yorumlarınızı bekliyorum!